Tamam işte, bu sefer son artık. Bu sefer son kez geldim. Ama gidersem
tekrar sana gelirim. Son deyişim, bir daha gitmeme kararımdandır.
Hoşuna gidecek şeylerin öznesi olabilmem için tebessüm edip sadaka
vermem gerekiyor. Seher vakitlerinde tevbe, istiğfar etmem.. Ama bu bir
rol yapış değil, zaten öyle oluş.. Benim duamdır Allah’ım. Bu çember
denkleminde herşey Sen'sin. Sadece çapım büyüyor, bazen de küçülüyor.
Hakikâtlerimizi onaylatırken, büyük bir büyü yahut bir edebiyat olan
bilime de bakıyorum, ki bu garipliktir. Bu, bu yörünge için gariptir.
İleri gidenlerin en ilerisinde olabilme telaşına hiç de uymayan bir
tavırdır. Asıl tavır, kınayıcıların kınamalarından korkmadan
yaşayabilmek ise şayet…
Anlamayı denemeliyim. Anlaşmayı değil. Beni sadece Sen anla.. Ve ben de
Sen’in beni sevdiğini anlayayım. Anlamakmış oysa sevmek. Ağlamak da. Bu
bir sızıdır. Biçilen Şâ’yâ gibi, adamaktır. Sen hoşnut ol diye.
Çemberin çapı belli bir sınırı geçince, herşeyde seni görürüm. Bu görüş
beni kuşatır, Sen’siz heryer ve herşey bana gurbet gibi olur, bu benim
duamdır. Sana hakkıyla şükredemedik, seni zikredemedik. Oysa bütün şey,
senin zikrinle kendilerinden geçmişken...
“Bir tek hasret kalıyor bana…
hicrânın doluyor içime, tükeniyorum”
Oysa hasretinden seccadeler eskitmek de vardı. Bu da duamdır.
Tükenmiyorum, hasretinle vuslata dair coşkum artıyor. İçime
içiriliveren bir enerjidir adın. Sonsuz bir uzayda, gezegenler geçerken
aşk ve secde halindeyken; çıkıp mekiğin üzerine, içim çıkacak gibi,
göklere çevrili gözlerle seni sevdiğimi, seni çok sevdiğimi haykırmak..
Önce ve daima Sen vardın, sonra ve daima Sen olacaksın.
Allah’ım.
-Kurbanınım, kabul et, amin-
Ali Şâyan